26 Nisan 2012 Perşembe


Ve Gölyazı... İnsanları öyle sıcak ki... Yaşadıkları yeri bu kadar güzel kılan onların kalbi olsa gerek. İşte oradan birkaç kare...










Çocuklar doyasıya yaşıyor çocukluklarını... Kırmızılı,  fotoğraf çektirmemek için her yolu denedi ve arkasını dönmeyi başardı.



Bu köyde de bir kilise var ve tadilatta. Yorgunluğunu bir baydak çayla atan bir işçi böyle takıldı objektifime...
Gölün içindeki çok sayıda küçük adacıktan biri...


Artık dönüş vakti... Bu bizim feribotumuz değildi, bundan sonraki beş tane de öyle... :(

Dönüş yolunda  feribot beklerken günü uğurladık...
....................


Bursa'nın cennet köylerinden birinde, Eski Karaağaç köyünde, küçük bir gezintiye ne dersiniz?







Merhaba leylek kardeş :)
Köyde her elektrik direğinin tepesinde bir leylek yuvası görebilirsiniz. Burası bir kuş cenneti...
Köydeki tarihi kilise...
Kilise duvarında açmış bu gelincikler, objektifime böyle gülümsedi...
Gölde ekmeğini aramaya giden bu babanın ardından oğlu annesinin kucağında ağlıyordu.
Ekmek tekneleri   :)

2 Şubat 2012 Perşembe

Ne çok şeyin yanından geçip gideriz. Güzellik yanı başımızdadır ama görmeyiz.
Fotoğraf açığa çıkarır güzellikleri...
Ayrıntıya ve belki asıl olana bakmamızı, onu görmemizi sağlar.
Ben de bugün bir su damlacığına baktım aşkım Canon 60D'min vizöründen.
Bakın ne gördüm...



Pembe yemek tabağına düşen küçük, sıradan damlacık...
İyi de neden gülümsüyorsun? Başındaki o top da ne öyle?

Sen neden böyle kısa boylu kaldın? Yoksa sütünü içmedin mi?

29 Ocak 2012 Pazar





Fotoğraf, ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır.
Fotoğraf, bakmaktan öte görmektir.
                Aşktır fotoğraf...

İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

                                        Necip Fazıl
Kadıköy vapurundaydım; camileriyle, martılarıyla,kızıl bulutlarıyla İstanbul yine büyüleyici görünüyordu. Sevgili makinemin deklanşörüne bastım:)

Beylerbeyi'nden Kuleli... Önündeki caddeden geçen arabalar
uzun pozlamada kırmızı, mavi çizgiler halinde renk kattılar fotoğrafıma.
Boğaz, gece mavisi elbisesini giymişti...
Haydarpaşa'dan Kadıköy görünümü... Beyaz çizgiler, uzun pozlamada
Eminönü- Kadıköy vapuru:)
Geceye sükunetle teslim olmuş martılar...

Senin kadar çok ayrılık hüznü ve kavuşma sevinci yaşayan başka
mekân var mıdır? Artık gar olmayacağın, bir otele dönüştüreleceğin söyleniyor. Üzülme...Fotoğraf, anı, mekânı, insanı ölümsüz kılar... Senin her yüzünü fotoğraflayacağım. Sevgili Haydarpaşa'mız...





Yaa, sen bu kadar güzel miydin??? Her halin bir başka güzelmiş meğer, bulut kardeş...
Bana görmeyi öğreten aşkım Canon 60D'me teşekkürler...

Bu kadar pastel renkle boyanınca Kadıköy sahilindeki bu cami bir
Mimar Sinan
 şaheseri gibi göründü gözüme. Oysa zavallıcık, mimari anlayıştan uzak yapılan ve estetik yoksunu
o bildik yapılardan biridir. Güneş, deniz ve bulutlar ona kendi güzelliklerini böyle katmışlardı...


Eee, fotoğraçı olup da Kız Kulesi'ni çekmemek olur mu... Gece başka , gün batımında başka güzel. Pek yakında gün batımında da taçlandıracak kadrajımı.
   

                  gül yağmurun bir sonraki adıdır
                  gülün mecnunudur bütün çiçekler
                  sonsuzluk gül, sensizlik gül, gül pusat...
                  gül cemresi, gül yağmuru, gül hasat...
                  gülü sevenlerin yoktur karası
                  kurşundan beterdir gülün yarası
                                          Nurullah Genç

Gül...Kasım dememiş kıpkırmızı açmıştı, boynu büküktü yine de...
Tevazu seni daha da güzel kılmış çiçeklerin sultanı... 



Şiiit! Nereye bakıyorsunuz kıl kuyruklar...
Bir parkta görünce bu çiçekleri aynen böyle dedim.



Yol kenarında sessizce açmışlardı, ne çok insan geldi geçti kim bilir yanlarından..
Kaç kişi gördü acaba onları? Şimdiye çoktaaan soldular.
Bu fotoğrafla sessizliklerini bozdular, solsalar da yaşadılar.

Sonbahar kestane ağacına kırmızı, sarı, turuncu renkleriyle böyle mührünü vurmuştu.
50mm objektifimle yaklaştım yapraklarına...Kulağıma fısıldadılar: Mutluymuş kestane ağacı,
çünkü ölümden sonra yeni bir hayat varmış...


Saflığın ve sadeliğin çiçekleri...
Sevilip sevilmediğimizi size sorduk ilk gençliğimizde...
Dostluğunuz için teşekkürler...



Ağva' da gördüm bu çiçeği. Daha önce görmemiştim.Tipe bakın sevgili dostlar...
Salkım saçak...Çiçekler ailesinin pasaklı güzeli:))

İşte kadifelerim...
Gölge olduğu için bahçemi sevmeseler ve  her bahar
bana çiçek verme konusunda
 cimri davransalar da seviyorum onları..Vahşi kokularına bayılıyorum...
Bunları benim bahçemde çekmediğimi anlamışsınızdır herhalde:(

Sert, kuru, kalın kabuklu bir ağaç gövdesi ...
Ama acımasız değil, bencil değil...
Baksanıza gövdesini sarmaşığa, mantara açmış.
Birlikte yaşamayı öğretiyor biz insanlara...


İstanbul karla kaplı bu hafta. İki damla erimiş kar suyu sarı papatyacığın üzerinde...
Papatyacık, sabırsızlanıp erkenden açmışsın ...





Ağva yakınlarında bir göl... Suyun kenarları kuru ağaç kütüğü ile
dolu... Yansımalar... Denklanşöre basmanın tam sırası...


Her sonbahar gelişinde.
 Sarı sarı yapraklarla
Kuru dallar arasında
Sen gelirsin aklıma
( Ajda Pekkan'ın sesinden güzel bir şarkıdır)

55 250 objektifim, Kadıköy rıhtımda bu asil martıya takılınca bilseniz ne keyiflendi!





50mm objektifimle burunlarının dibine kadar yaklaştım serçe kuşlarının.
Bana bu tele pozunu bahşettiler:)



<><><><>
"Islanmışsın kargacık." dedim denklanşöre basarken.
Banktan havalanırken bana gülümsediğini gördüm.























"Uzun zaman önce bir gün, Napolyon'un en küçük kardeşi Jerome'un 1852'de çekilmiş bir fotoğrafı geçmişti elime bugüne dek hiç dindiremediğim bir şaşkınlıkla şunu fark etmiştim o zaman: 'Ben İmparator'a bakan gözlere bakıyorum.' Arada bu şaşkınlığımdan başkalarına da söz ettim. Ancak hiç kimse paylaşır ve hatta anlar görünmediğinden (yaşam bu küçük yalnızlık darbelerinden oluşur) unutmuştum bunu.(...)"
(Camera Lucida,Fotoğraf Üzerine Düşünceler/ROLAND BARTHES)


<><><><>
"Çekiyorsun madem ben de istiyorum haa!" diyen
çiçekçi kadına, bu rengarenk kare için teşekkürler...




"Beni gençken çekecektin asıl sen ahhh,ahhh!"
Küçücük bir torna dükkanında, pala bıyıklı bir amca...



Zarafetiyle bu iki kareyi canlı kılan Betül'e sevgiyle...




Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
(Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş,)
Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar
(Eşini kaybeden bir kuş gibi kar)
Gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar...
(Geçen ilkbahar günlerini arar)




Sağda, nar çiçeğim; solda, iğde çiçeğim ve ortada kaktüsüm :)